Virüs, Gıdanın Petrolden Değerli Olduğunu Gösterdi



Virüs, Gıdanın Petrolden Değerli Olduğunu Gösterdi

17.04.2020 2020 yılının lansmanını coronavirüs yaptı. Şimdi bizler en az hasarlı ve verimli bir yıl finaline odaklanmalıyız.. Dünyayı aynı etkiyle pençesine alan mikrop, insanın yaşam ve üretim hızını minimalize etti. Bundan, sanayii üretimlerinden sanatsal aktivitelere, eğitimden STK’lara kadar tüm üretimler nasibini aldı. Biliriz kötüye alkış olmaz ama şu bir gerçek ki virüs Türkiye’nin kendisiyle yüzleşmesini de sağladı. Güttüğümüz dışa bağımlı tarım politikası gürültüyle çöktü. Salgınla ithalat-ihracat kapıları kapanınca yüzümüzü kendi bereketli topraklarımıza döndürdük. Gıda ve gıda güvenliğinin petrolden bile değerli olduğu oraya çıktı. Köylüye tohum desteğini, ata tohumlarının kıymetini resmi ağızlarda duymaya başladık. Bu müthiş bir ''öze dönüş hikayesidir''. Biz ''köylü milletin efendisidir ''söyleminin ruhunu unutmuştuk zira. Tarımdaki bu farkındalık GESİFED Ailesinde bulunan tarım odaklı işverenlerimizi memnun etmektedir. Beklenti yüksek ama başlangıç iyidir. Özellikle üyemiz SÖGİAD ın her yıl düzenlediği tarım fuarının, daha anlam kazanacağı şüphesizdir. Virüs, ''sosyal devlet'' in içini de doldurdu. Devletimizin ekonomik, sosyal, sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik bakımlarından bizlerle ilgisini ölçebilir olduk. Ülkenin, sağlığa adalete eğitime daha çok, köprüye binaya daha az yatırım yapmasının gerekliliği, kendi kendini ispat etti. Sağlığa yapılan yatırımların direkt insan yaşamına etki ettiğini gördük. Dünyanın en gelişmiş ülkesi Amerika’nın ''bize maske satar mısın'' dediğine dünya gözüyle tanık olduk. Böylece kapitalizmin kifayetsizliğini anladık. ''Paramla büyüğüm'' söyleminin global felakette, lafı güzaf olduğunu gördük. Devletin sağlık yatırımlarının pek çok ülkeye göre iyi olduğunu, sağlık politikasının iyileştirmeye açık yanları olsa da temelde ''iyi'' olduğunu anladık. Sağlık çalışanlarının eğitim kalitesinin, güvenli ve konforlu çalışma esaslarının, sağlık güvenliğimizin temelleri olduğunu anladık. Umarım seslerine kulak veririz. Ama gördük ki, kaliteli sağlık hizmetimizi dış ülkelere daha fazla pazarlayabilseydik, kuşkusuz turizmi de destekleyen bir ana gelir kaynağımız olabilirdi. Özellikle Denizli deki termal sağlık yatırımlarını coşturacak bir uluslararası sağlık pazarlamasında eksik olduğumuzu görüyoruz. Bu durum sağlık turizmindeki üyelerimiz için önem arz etmektedir. Gelişmiş bir ülke olabilmek, halkın risklerini sigortalatmak konusundaki bilinci ve eğilimi ile de ölçülebilir. GESİFED e üye birçok sigortacı işveren, salgını da kapsayan sağlık sigortası poliçesinin ülkede çok az talep gördüğüne işaret etmektedir. Bizim ''her şeyi devletten bekleme'' alışkanlığımız, bireysel olarak geleceğimizi tayin etme bilincimizi oldukça düşürmektedir. Öte yandan 2018 de yasal düzenlemeye giren devlet destekli ticari alacak sigortasından da çok az KOBİ nin yararlandığını biliyoruz. Son düzenleme ile bu sigortada kapsam genişletilerek 125 milyon TL ya çıkarılmıştır ve yerinde bir destektir. Ancak sigortacılık sektörünün iyi bir tanıtım çalışması yapması ve özellikle KOBİ lerde sigorta bilincinin yerleşmesi sağlanmalıdır. Türk halkı evdekal söylemini içselleştiremeyerek ''gafletiyle'', zor günde birbirine el vererek ''kardeşliğiyle'' yine kendini gösterdi. Hükümetin yardım çağrısı, belediyelerin (aslında devletten daha iyi organize olan) yardımları halkın dayanışma ruhunu ateşledi. GESİFED de salgının ilk günlerinde sağlık çalışanlarına maske ve tulum bağışı yaparak sorumluluk örneği gösterdi. Denizli den üye derneklerimiz DEGİAD, DESİAD, DENSOR ve GİKAD ile Aydın daki üyelerimiz AGİKAD, AYGİAD, SÖGİAD ve DİGİAD kendi bölgelerinde fark yaratan destek faaliyetlerinde bulundular. STK lar salgında yardımlaşma konusunda iyi örnekler verdiler. Salgın STK ların ülkeler için vazgeçilemez önemde sivil kuvvetler olduğunu ayan beyan ortaya koymuş oldu. Ama üzücü şekilde, mücbir haller için ne yönetenler kademesinde ne de halkta bir B planı olmadığını, kamunun tüm güçleriyle bir birleşme senaryosu uygulayamadığını gördük. Doğrusu bu dönemde siyasi dilin çok ön planda tutulması rahatsızlık verici oldu. Virüsün yarattığı farkındalık süreciyle beraber sorun ve taleplerimiz de oluşmaya başladı. Salgın öncesinde daralan ülke ekonomisi yüzünden zaten genç işsizlikte korkutucu oranlarla savaşırken, bir anda ''işsiz daha uzun zaman işsiz kalmaya'', ''henüz iş bulabilenler ücretsiz izne'', ''diğerleri kısa çalışma ödeneğine'' mahkum oldu. Bazı araştırma raporlarına göre 2020 de işsizliğin % 25.9 lara çıkabileceği belirtilmekte. Gençlerini bu denli haraç mezat harcayan ülke olmanın acı gerçeğini yaşıyoruz. 3 ay işçi çıkarmama kuralına tabi tutulan iş insanlarının sorunlarına ise, yeterli eğilinemedi. Malum ki talep daraldı, hammadde gelişi durdu, üretimler durmaya yakın ve ihracat düştü. Salgınla birlikte Türkiye ekonomisinin muhtemel % 5 küçüleceğini öngören bilimsel veriler, iş dünyasının da kan kaybedeceğini gösteriyor. Çöken her firmanın kendi ekosistemini de çökerteceğini hatırlarsak, olası çöküşün hacmini anlayabiliriz. O halde işverenlerin hayatta kalabilmeleri, istihdamı koruyabilmeleri ve salgının müteakip etkilerini göğüsleyebilmeleri için mevcut vergi, SGK, idari para cezaları gibi borçların faizlerinin silinerek yeniden yapılandırılmasının ve yıl sonuna dek ödemelerinin ertelenmesinin, yeni dönemde oluşacak vergilerin (KDV, kurumlar vergisi vb.) belli süre ve esaslarda hibe edilmesinin, elektrik, su ve doğalgaz ödemelerinin en azından Eylül ayına kadar alınmamasının, teşvik ve destek iadelerine öncelik verilmesinin ivedilikle hayata geçirilmesine ihtiyaç duymaktayız. Bu hususta ayrıcalıklı bir pencere açmak isteriz; GESİFED deki 1.400 iş insanının sektör ağırlığı turizmdedir. Güney Ege’nin ülke turizminde payı yüksektir. Turizm işvereninin 2020 hedefi 58 milyon turist idi ve turistlerin % 85’inin havayolu ile taşınarak ülkeye gelmesi planlanmaktaydı Ancak salgın tüm dünyayı eve hapsettiği için elbette en önce ertelenen/ iptal edilenen/ vazgeçilen ihtiyaç tatil oldu. Ne yazık ki turizmde talebin tekrar ne zaman oluşacağı bilinememektedir, fakat turizm endüstrisinin ayakta kalması da zorunludur. Endüstride bulunan Tur operatörleri, uçak şirketleri, acentalar, otelciler ve taşımacılar mutlaka daha özel desteklerle korunmalı, sistemin içindeki tüm halkalar mümkün olduğunca desteklenmelidir. SGK primlerinde, KDV ve vergiler, bu sektör için yeniden talep oluşana dek ertelenmeli ve düşük faizli kredi ile desteklemelidir. Hükümetin telkinleri sonunda, sırtını devlete dayayan kamu bankaları bir takım destek paketleri açıklamıştır. Ama bankaların kredi ertelemesinde uyguladıkları faizler normal şartlar içinde bile zorlayıcı oranlardır. Bu oranlar ile ‘’görece’’ normal şartlarda bile finansman yönetimi oldukça zor iken bu günlerde her türlü işletmenin tamamen frene bastığı ortamda oluşacak finansman maliyetinin karşılığı büyük bir soru işareti ve tehlikedir. Özel bankalar ise süreç kaynaklı temkinlidir. İşkur destekleri içinde hayatın akışına uygun olmayan önemli paradokslar var. Örneğin kısa çalışma ödeneğinden faydalanan işletmeye İş Başı Eğitimi desteği kesilmekte ve işverene ''kısa çalışmaya geçiyorsanız neden personel alıyorsunuz?'' şeklinde gerekçe belirtilerek, ''ihtiyaç varsa evdeki personelin çalıştırılması'' öğütlenmekte. Halbuki her çalışanın farklı donanımları ve görev tanımları olduğu gibi, içinde bulunduğumuz denklemlere uygun personel alımı, hem ayakta kalmak, iş üretmek hem de istihdama artı değer sağlamak açısından gayet önemlidir. İŞKUR uygulamaları revize edilmelidir. Açıklanan paketler sadece içerdiği rakamlar değil, başlıkları itibariyle de yetersizdir. Aslında virüs ile başlayacak birçok yeni girişimi destekleyen yollar açılmalıdır. Dijitalleşme, yazılım, tasarım, e ticaret gibi alanlarda ve bu yöndeki yeni yatırımlarda hızlıca ve tamamen devlet desteği ile yollar açılmalıdır. Ülke ekonomisinin bu krizden konvansiyonel yapıları terk edip yeni nesil yapılarla güçlenerek çıkması için taktik ve stratejiler üretilmelidir. Biliyoruz ki, sel geçecek mil kalacak bir gün. Milin toprağı daha zenginleştirmesine çalışmakta yarar var. Biz işverenler salgın sonrası yeni iş yapma modellerine hazırlanıyoruz. GESİFED dijital iş yapma modelleri konusunda tüm üye işverenlere yaygın eğitim modelleri üzerine bir projeyi oluşturmakta bugünlerde. Ama bugün selden boğulmadan kurtulmak için devletten gelecek can simidine ihtiyacımız var. Av.Aysun Nalbant GESİFED Yön.Krl.Bşk.

Adres

Kınıklı Mah. 6021 Sok. No:35/B Pamukkale/Denizli

Telefon

(0258) 212 80 97